15 Haziran 2008 Pazar

Öss günü...

ÖSS'YE GİRECEK TÜM ADAYLARA
- BAŞTA KANKAM OLMAK ÜZERE-
BAŞARILAR DİLERİM.
ALLAH MUVAFFAK EYLESİN.
ATICILARA DA RAST GELE :))

14 Haziran 2008 Cumartesi

Bir gün....







______________________________
BU DA BENİM ÜTOPYAM


'Bir an için'
Gözlerimi kapattım ve hayal kurmaya başladım bir an için ( bu arada 'i' tuşu zor basıyor neden acaba?) Hayalimi anlatacağım ama önce kısa bir açıklama yapmak istiyorum (ehe ehe bu cümleyle başlayan açıklamalar genelde çok uzun olur:D ) Neyse efendim bu hayalim şimdiye kadar kurduğum en saçma ve imkansız hayaldi hatta bu tür hayallere "Ütopya" denildiğide olur.
Evet efendim nedir bu hayal, ve neden saçmadır, neden ütopyadır bu soruları hayalimi anlattıktan sonra cevaplayacağım. Hayalim şöyle:
Efendim, bütün dünyada bir barış var, herkes mutlu, silahlar ortadan kaldırılmış, kimse kimseyi öldürmüyor, kan dökülmüyor, insanlar birbirini kırmamak için öylesine itina gösteriyor ki kelimeler bunu anlatmak için kifayetsiz kalıyor. Öyle havada uçan arbalar yok, belki teknolojide çok gelişmemiş -zaten dostluk, sevgi, saygı olduktan sonra eşek sırtında seyahat etsek ne çıkar-. İnsanlar bir gece vakti dahi korkmadan evlerinden dışarı çıkıyor ve parklarda yürüyüş yapıyor. Havada huzur verici bir atmosfer var, insan her nefes alışında ayrı bir heyecanla doluyor, ayrı bir mutluk hissediyor. Kuşlar en güzel şarkılarını söylüyor, ağaçların yemyeşil yapraklarla dolu dalları rüzgarın da eşliğiyle kuşların şarkısına katılıyor. Küresel ısınma artık konuşulmuyor çünkü insanlar çevreye karşı çok duyarlı, kimse çevresini ve atmosferi kirletmiyor. Keneler bile ısırmıyor artık insanları, hasta etmiyorlar. Çocuklar, aşırı hız yapan arabalardan, organ maflarından veya dilenci yahut kapkaç çetelerinden korkmadan özgürce koşup-eğleniyor, yüksek sesle şarkılar söylüyor ve içinde şiddet olmayan, silah olmayan, masum, saf ve temiz oyunlar oynuyorlar, gülüp-eğleniyorlar. Anne-babalar, artık çocukları dışarda oyun oynarlarken endişe etmiyorlar, her acı fren sesinde "Aman Allah'ım.." diyerek korku ve endişe içinde pencereden dışarı bakmıyorlar çünkü biliyorlar ki onlar oyun oynarlarken güvendeler zira onlara kötülük yapmak isteyecek kimse yok, sırf kendini düşünen bencil insanlar yok, paranın-malın-mülkün-makamın sevdalısı.... işte onlardan yok etrafta. Sokakta oynayan çocuklara herkes kendi yavrusu, kendi çiğerparesi gibi davranıyor. O çocuklara bir şey olduğunda herkesten önce 'ateşin kendsine' düşeceğini hissederek bakıyor o yavrucaklara... Evet, kimse kimseyi kırıcı, rendice edici, küçük düşürücü sözler ve hakaretler sarf etmiyor. Kimseyle alay edlmiyor, hor ve hakir görülmüyor. Artık 'İnsan hakları'ndan bahsedilmiyor çünkü konuşmak yerine yaşanıyor bunlar artık, kuru laflar geride kalıyor, dilden aşağı inmeyen sözler çoktan bir kenara bırakılıyor, artık insanlar gönülden konuşuyor ve söylediklerini yaşıyor. 'Fişlemeler', 'andıçlamalar' sadece tarihin karanlık sayfalarında kalmış 'İlkel' birer uygulama olarak tarihin tozlu raflarına kaldırılıyor, o raflar tozlu çünkü kimse onları kullanmak istemiyor. 'Şiddet', 'anarşi', 'suç', 'cinayet' ve saire kötü eylemleri anlatan; 'katil', 'sapık', 'cani' gibi kötü filleri işleyenleri tasvir eden; 'fesat', 'yalan', 'iftira' ve benzeri kötü davranışları anlatan cümleler sözlüklerden ve söz dağarcıklarından çıkarılmış, çünkü bunları kullanmaya ihtiyaç kalmamış... Ve bunun gibi....

Evet, dedim ya en saçma hayalim diye neden mi saçma; Silah kaçakçıları, insan tacirleri, zehir musallatları, güç manyakları, makam-mansıp düşkünleri, pararerestler, aç gözlü-tamahkar kişiler, iftarı meslek edinenler, yalancı çobanlar, kul hakkıyla beslenen parazitler, insanların hayallerinin üzerine kaçak bina yapıp onuda içindeki insanlara mezar yapan aşağılık bir zihniyet yani kısacası 'BÜYÜKLER' büyük oldukça, daha da büyümek istedikçe bunların olmasına izin vermeyeceklerdir ve biz küçükler bunarı sadece hayal edebileceğiz.

Eğlenceli ve hareketli bir şeyler dinleyelim bu arada.. :))

hadiiin herkes ortaya :)))


Ama olsun ben ümitliyim yine de ve asla ümidimi kaybetmeyeceğim bir gün mutlaka benim bu 'Ütopyam' da gerçekleşecek. Bu 'gariban tesellisi' değil bir inanç....

13 Haziran 2008 Cuma

Uyu uyu uyu...

ELMA DA DESEM ARMUT DA DESEM ÇIK !
"KİVİİİ !!!"

Bu ne be kardeşim, ne bu... Yahu şu saat olmuş (01:04) gram uyku yok gözlerimde. Imm uyku gramla mı tartılıyor acaba? Aman neyle tartılırsa tartılsın bana kessin biri 3 metre...
Bunun tek sebebi yoksa şu "İstikbal'in yatak reklamı mı acaba?" Ne yapacağım şimdi İyonlaştırılmayan enerjiyi ben nasıl iyonlaştıracağım o yatak olmadan? Bunun daha kolay ve ucuz bir yolu yok mu? Aaahh ah, keşke labaratuvarda yapılan derslerden kaçmasaydım keşke, belki bu iyonlaştıtılmayan enerji ne-menen bi şeydir bilirdim o zaman...

Bu arada msn yine düştü kendi kendine, aman zaten kimsede yoktu zaten son arkadaşı yaklaşık 1 saat önce gönderdim uyumaya :D

Bu arada bıyıklarımı yolmaya tekrar başladım. Yolmak üzereyken ve yolarken fark etmiyorum nasılsa ama yolduktan sonra canım acıyor :))
Buna bir çare bulmam gerek yoksa işim zor bu ayın sonunda benim sınavım var benim böyle devam ederse bu durum sınava nasıl girerim ki ben? Ehe ehe gözlerimin önüne geldi şuan halim, resim aynen şöyle; Kan çanağına dönmüz bir çift göz, yarısı açık yarısı kapalı, sağ gözde hafif bir tik oluşmuş. Ölü balık gibi bakıyorum etrafa. Omuzlar iyice düşmüş, ellerim neredeyse yere değecek, sanki peşimde sürüklüyorum onları. Ayaklarım bir ters bir düz, iki çapraz basıyor. (bu durumda alkol testinden kesin kalırım :)) Dudaklarım aşağı doğru sarkmış ... Evet, pek de hoş bir manzara değil :D bi de bu halimle elimde kalem, soru kitapçığı, etrafımda hiç tanımadığım insanlar, başımda gardiyan gibi dikilen salon görevlisi ben soru çözüyom :D

İşte tam bu sırada benim süper kahramanın geliyor beni içinde bulunduğum işkence ortamından çıkarıyor. 'İşte geldim heheeey, ben geldim bre bi selam yok mu bu Keloğlana, heheeey' ne efendim herkesin süper kahramanından farklı benim ki de işte bu da "Orta halli bir süper kahraman" öyle uçma, kaçma, bina üzerinden sıçrama, duvarlarda yürüme gibi üstün özllikleri yok belki ama kahraman işte, beğenmeyen başka filme gitsin :D
Neyse efendim bu uykunun bana geleceği yok, ben çıkıp arayayım onu. Kim bilir belki bir yerlerde saklanmış beni bekliyordur?

Ben buralardan gideceğim madem,

'Kalanlara selam olsun' diyeyim


12 Haziran 2008 Perşembe

Uyuyamıyorum...



UYKUMU KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR

Gecelerim Uykusuz




Evvet, nicedir uyuyamıyordu bugün artık bu durum kronikleşti. Sabah güneş doğmaya başlamıştı saat 6 gibiydi güç bela biraz daldım gibi oldu ama fazla sürmedi uyandım tekrar. 'Tamam kardeş ben hava kararmaya kalmaz yıkılırım bir yere' diyordum ama şu saat (22:00) oldu zerre miktar uykum yok.

Uyku düzenim yoktur hiç. Ne zaman uykum gelse yatardım ama artık geldmiyor belli ki bir yerlerde düşürdüm, kaybettim onu. Evet, ben de bu ilanı vermeyi uygun buldum.

Bakın efendim tekrar söylüorum:

UYKUMU KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR.
(Ama yine de bulanlar insaniyetlik namına bana haber versin lütfen...)

9 Haziran 2008 Pazartesi

Benden saçmalar...


SAÇMALARIMDAN SEÇMELER


Bir an için, her şeyi unuttuğumu varsaydım fakat o zaman da kendimde yeni bir hayata başlayacak cesareti bulamadım.


Unutmak, garip bir kavram zira içinde hep hatırlamayı barındırır.
'Unuttum' diyebilmek için hatırlamayı göze almak gerek.


Unutmamak istemek hatırlamayı güçleştirirmiş. Belki bunun sebebi bilincin olumsuz ifadelere olan ilgisidir. Evet, bu bilinç neden olumsuzluklara daha fazla ilgi duyar ki?


Silgi kullanmadan resim yapmaya yaşam denir diye okumuştum bir yerde peki kalem kullanmadan resim yapmaya ne denir? Ben, hayal diyorum ötesini bilmem...


Hazine arazisine hayal kurulabilir mi? Evet, bu çok saçma oldu.


Barışlar yapmak için savaşmaya ne gerek var hep barış içinde yaşasak ve tarih kitapları daha az hacimli olsa. (Bu sanki çalıntı bir söze benzedi)


Geçen bir arkadaşım aradı ve 'sen artık tarih oldun' dedi şimdi gelecek kuşaklar tarih kitaplarında bana yer verecekler mi demek bu?


Biraz daha durursam daha çok saçmalayacağım iyisi mi ben kaçayım zaten bir görüşmeye yetişmem gerek. (İş görüşmesi)

Sıkıntılıyım ben




Bu net bağlantısının sık sık düşmesine artık iyice gıcık oluyorum, sinir oluyorum, uyuz oluyorum ve canımı sıkıyor.
Ya hani bu otomatik kaydediyordu neden güzel bir yazım güme gitti diye suçluyordum ama hata net bağlantısındaymış ben hala bağlıyım zannederek yazarken başıma gelebilecek en acı şey geldi ve yazı güme gitti.

Son pişmanık fayda vermez, testi kırıldıktan sonra çocuğa şamar atmanın faydası yoktur ve saire ve saire...

Neyse efendim tam ilham geldi yazıyorum çok şükür diyemedim kursağımda kaldı bu söz. Şimdi ilham bir daha ne zaman gelir gelse de aynı yazıyı yazdırır mı bana, kızmıştır kesin bir kaç hafta uğramaz yazıyı kaydetmeyi unuttuğum için... Ufff uff.

Sıkılıyorum işte şimdi. Evet evet, sıkıntının zirvelerine ulaştım yine. Beni sıkan her şeyden nefret ediyorum. Nefret ettikçe canım sıkılıyor. Çelişiyorum çeliştikçe de sıkılıyorum..... uff

Bu Temel'in fıkrasına döndü iyice :)) Fıkra şöyle: Temel bir gün Dursun'a derki; "Ula Tursun canum sıkılaaay" Tursun "Ula Temel neden canun sıkılaayu uşağım?" diye sorar "Saçlarum töküleyu Tursun" der. "Eee peki uşağum tohtora cittin mu bunun içün?" Temel "Hee gittüm uşağım dedi ki sıkıntı yapmayacaksun saçların ondan döhüleeyu" :D

Sadece Gıri




Evet, ya bırakıp gideceğim her şeyi ya da devam edeceğim tüm zorluğuna rağmen...

Renkler ve renklerin tonları vardır hemen hepsinin isimleride vardır ancak çoğu zaman 'siyah' ile 'beyaz' arasına sıkışır ve 'Gıri' kalırız.

Gıri, gizemli bir renktir bence ve siliktir diğer renklere göre belki kimilerine göre 'karaktersiz' bir renktir... Aslında sıkışmış bir renktir gıri.. kah siyah ağır basar kah beyaz kendi içinde bile kararsızdır, ne tarafa meyledeceğini pek bilemez. Bazen de 'metalik gıri' gibi anlamsız isimler alır. Her yere ve her şeye çekilmeye müsait bir yapısı vardır.

Hani Renklerin Manaları vardır buna 'Renklerin dili' de denir.Mesela: Beyaz; saflığı, siyah; hüznü, v.s. v.s. hatta -bence kendi adı bile olmayan bir renk olan- Kahverengi; gerçekliği, sistemi temsil edermiş. Peki gıri o neyi temsil eder?

Rüyada gıri görmek, kasvet ve gamı temsil edermiş. Rüya dışında da pek tercih edilen ve sevilen bir renk değil sanırsam.

Bir gıridir gidiyor dilimde sıkıldım bu gıridende bu kadar.






Not: Gıri aslında Gri olarak yazılmaktadır ancak Türkçe'ye daha uyumlu olması için Gıri olarak yazılması -tarafımca- uygun görülmüştür.

3 Haziran 2008 Salı

Ben bir garip Keloğlanım...

Evet, evet, evet, buldum sonunda buldum, aslında canım arkadaşım, dostum, kamkam, biricik sırdaşım, ciğerparem, gönüldaşım, bidanem v.s. v.s. kısacağısı Kankiiim benim "Ben bir garip Keloğlan'ım" türküsünü aradığımı öğrenince aramış, taramış ve bana gönderdi türküleri. Süpersin kankaam, çok teşekkür ederim. :=)

....Ve Aykız...


Powered By Blogger